Bu yıl, (aslında her zaman, özellikle bu yıl) bol bol ödüllü kitaplar okuyacağıma kendime söz vermiştim. Sözümü tutuyorum. Bu seferki ağımıza takılan balık, epey büyük.. Jeffrey Eugenides, 2003 yılında, bu kitapla Pulitzer Ödülünü kazanmıştı. Epey geç olsa da, sonunda okuyabildim. Okuoku'nun düzenlediği İnkılap Kitabevi Kampanyaları" başlığı altında epey indirimli bir şekilde kitaba sahip oldum. Benden mutlusu yok! Ayrıca, Solmaz Kamuran'ın çevirisi gayet iyi.
Middlesex, biyografik özellikler taşıyan bir roman. Bir ailenin ve bozuk bir genin sonunda ailede patlak vermesinin hikayesi kısaca. Bir hermafroditin (çift cinsiyet) yaşam öyküsüne odaklanıyorsunuz. Yazarın farklı bir stile sahip olduğu kesin. Aslında çoğumuz için ilginç olabilecek çift cinsiyet konusunu, normal bir hikaye gibi anlatıyor. Sempati beslememek biraz zor bu durumda. Birazcık Yüzyıllık Yalnızlık'a benzetmedim değil, kuşaklar arası, uzun bir öykü bu..!
Jeffrey Eugenides |
Bloglarda kitap epey beğenilmiş. “Ödülü hak ettiği su götürmez bir gerçek. Başları ağır geçse de, sonradan iyi ki okudum.. oh be dünya varmış diyeceksiniz finalde, iyi yönden dünya varmış. Upuzun bir yol bekliyor olacak sizi, yolun sonu aydınlık mı, karanlık mı sizler karar vereceksiniz. Fikir çatışmasının yaşanacağıysa aşikar! Bekletmeden okuyun derim.”
“İnkılap Kitabevinden çıkan kitabı buradan satın alıp, özeti aşağıda bulabilirsiniz.”
2003 Pulitzer Edebiyat Ödülü sahibi Middlesex, kuşaklar boyunca ondan ona geçip sonunda küçük bir kızın, Calliope’nin bedeninde şekil bulan bir genin sürükleyici hikâyesi. Calliope’nin büyükannesi ve büyükbabası 1922 yılında Kurtuluş Savaşı nedeniyle Bursa’nın kendi halinde, tenha bir dağ köyünden kopup binbir sıkıntı ve macerayla sanayi şehri Detroit’e göç eder ve kendilerine eskisine hiç mi hiç benzemeyen yeni bir hayat kurarlar. Eski hayatlarından ellerinde kalan bir rüya tabirleri kitabı ve içinde bir zamanlar ipekböceği kozalarının durduğu bir ahşap kutudur. Ama kendilerinin bile farkında olmadıkları bir başka şeyi daha taşımışlardır yeni ülkelerine, bozuk bir geni... O genin kıtaları, okyanusları aşarken ve daha sonrasında Calliope’de çiçeklenene kadar nelere tanıklık ettiğinin hikâyesi Middlesex. Osmanlı’nın Bursa’sı, Kozahan, meyhaneler, türbeler... İzmir yangını. Çaresiz göçmenler ve onların kederlerini, hayallerini taşıyan döküntü gemiler... Otomotiv sanayinin ağır dumanı altında kıpır kıpır bir şehir, Detroit…
Fabrikalar, yürüyen bantlar, içki yasağı, yükselen yeni değerler, isyanlar, kaybolup gidenler ve hayat sahnesinde aniden belirenler... Hem Granta hem de The New Yorker tarafından Amerika’nın en iyi romancılarından biri olarak tanımlanan Eugenides, Middlesex’te seksen yıllık bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara alaycı bir dille karşı çıkarak, inanılmaz bir akıcılıkla anlatıyor. Middlesex, cesur ve çarpıcı bir postmodern roman.
Yorum Gönder