Murakami Edebiyatı



Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı

En çok yazmak isteyip de yazamadığım kitaplar arasında Benim Adım Kırmızı. Kitap çok şahane olduğundan değil, sadece her gördüğümde yazamayaşım aklıma geldiği için belki de! Neyse, yazıyoruz işte. Kitabı okuyalı çok oldu, bakmayın yeni yazdığıma. Alışkanlık oldu iyice!


Kitapla alakalı söylemem gereken bir şey varsa, "bakış açılarıyla" yazılan roman türünü seviyorsanız okuyun. Osmanlı mimarisi ve dönemiyle bezenmiş bir "katil kim?" sorusuna cevap arıyor. Evdeki duvarların bile karakter sahibi olduğu bir romandan bahsediyoruz. Birçok karakterin ağzından cinayetin öyküsünü okuyoruz.

İşin doğrusu, okurken bunaldım bir ara. Sıktıkça sıktı. Size tavsiyem, bir kitap sizi sıkıyorsa arada bir kenara koyun ve nefes alma ihtiyacı duyun. Bunu çok az yaptığım için kendime bayağı kızdığım olur. Ne bileyim, ilginç bir durum işte. Okuyun ve fikirlerinizi bildirin bakalım. Katil kim, sizler bulabilecek misiniz, merak ettim?

İletişim Yayınlarından çıkmış kitabın tanıtım yazısı aşağıda.

Orhan Pamuk'un "En renkli ve iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, yazarın dünyada şimdiye dek en çok satan romanı oldu; Fransa ve İtalya'da yılın kitabı seçildi, dünyada bir romana verilen en prestijli ödüllerin başında gelen Uluslararası IMPAC Dublin ödülünü kazandı. Eski resim sanatımız, Doğu ve Batı'nın dünyayı görme biçimleri, aşk ve ölüm hakkında unutulmaz bir tarihi roman olan bu çağdaş klasiği, ilk yayımlanışından 15 yıl sonra, yazarın sonsözü ve kapsamlı bir sanat-tarih kronolojisiyle birlikte sunuyoruz. 

Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk'un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.

Orhan Pamuk'un "en renkli ve en iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.

Yorum Gönder

 

© Kitaplık Manzaraları Yazarın izni olmadan alıntı yapılamaz. Tüm hakları Kitaplık Manzaları'na aittir.
by Sezer Akın WooThemes