Murakami Edebiyatı



Charles Dickens - İki Şehrin Hikayesi

Kitap bu yıl okuyacağım klasik listemde yer alıyordu. Yeni okumadım, hatta bayağı oldu. Bunu gururlanarak değil, ezilerek söylüyorum. Çünkü vakit bulamadım. Tuhaf olansa bugün yazmaya karar verdim ama, aynı zamanda kitap "156 yıl önce bugün yayımlanmış!" Tesadüfün böylesi ve çok hoş bir sürpriz oldu. İnanın çok beğeneceksiniz.


Devrim öncesi ve sonrası Fransa'yı anlatıyor İki Şehrin Hikayesi. İçinde aşk, siyaset ve dolambaçlar bolca var. İstemediğiniz kadar. Daha tuhaf olansa, neredeyse en beğendiğim kitap girişine sahip metindir. Unutulacak gibi değildir. Buna aşağıda yer vereceğim. Fransa ve İngilitere'de geçiyor hikaye. Ama ne hikaye, okuyup görün.

“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana – sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece “daha” sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.” 
Bu kitabı okumanızda ricacı olacağım. Can Yayınları'ndan çıkan edisyonu okumanızı tavsiye ederim. Çeviri harika...

Dünya edebiyatının en önemli klasik yapıtlarından biri olan İki Şehrin Hikâyesi, Paris ve Londra arasında gelişen olay kurgusuyla, tarihin en hareketli anlarından birinin, Fransız Devrimi’nin ekseni etrafında biçimlenir. Edebiyat dünyasının “Dickens’ın en büyük tarihî romanı” olarak, yazarın kendisinin ise “Yazdığım en iyi hikâye” diye tanımladıkları yapıt, Fransız Devrimi ile Terör Dönemi kargaşasında yaşamak zorunda kalan bir grup insanın özel yaşamlarını aktarırken, dönemin acımasız toplumsal koşullarını da irdeler.
Hapsedildiği Bastille zindanından kurtarılan Doktor Manette ile iş işten geçmeden İngiltere’ye göndermiş olduğu kızının on sekiz yıl sonra buluşmaları ve Londra’da yeni bir yaşam kurmaları; sevgi, dostluk, özveriyle örülmüş bu yaşamın Paris’te gelişen devrim dalgasının haberleriyle gölgelenişi, iki şehri yansıtıyor okuyucuya. Paris’teki karanlık günlerin karşısında Londra’daki aydınlık ve dingin günler yer alıyor. Ancak her iki şehir de karanlığın içinde umudu, aydınlığın içinde hüznü taşıyor.


12 Temmuz 2015 00:08

En sevdigim kitaplardan birisidir, ilk basta cogu okura zor gelir okumasi ama pes etmeyip devam eden her okur kitabin sonunda buyuk bir edebi saheserle karsi karsiya oldugunu tecrube etmenin mutluluguyla kitabin kapagini kapar. Kitabi israrla tavsiye etmenize ben de destek veriyorum, elinize saglik :)

Yorum Gönder

 

© Kitaplık Manzaraları Yazarın izni olmadan alıntı yapılamaz. Tüm hakları Kitaplık Manzaları'na aittir.
by Sezer Akın WooThemes