Murakami Edebiyatı



Oscar Adaylı Filmler ve... ~ Kısa Kısa!

Oscar çilesi bitmedi gitti arkadaş. Ama sabrediyorum, son üç film kaldı, sonra özgürüm. Her yıl üşenmeden izlerim filmleri, bu yıl üşengeçlik var üstümde. Belki de filmlerin yeterince kötü olması, beni izlemekten uzaklaştırıyor. İki film Oscar dışı, boş zamanda izlediğim. Hazır yazıyorken araya sıkıştırayım, dedim. Bu gece Oscar gecesi, var mı izleyecek olanlar. Ben daha kararsızım, Oscar'dan önce adaylara göz atalım!



Anna Karenina
Yönetmen, oyuncu baştan frikik veren yapımlardan. Joe Wright, beceriksiz Keira Knightley ve ondan da işe yaramaz Jude Law, al sana güzel film. Her neyse, Tolstoy güzelim romanının bu kadar içine ediliğini görseydi kemikleri sızlardı. Bunu söylemek istemezdim, Tolstoy iyi ki ölmüş, görmemiş bu rezaletti. Kimine iyi gelebilir tercih meselesi; benim tercihim berbat olduğu yönünde!

Argo
Amerikalılar, bu yıl Faşizan bir birlik içindeler. Kendini bu kadar öve öve bitiremeyen başka bir ülke tanımıyorum, ya da tanıyorum ama kalsın! Argo, tek kelimeyle faşistik yanlarının Alp semalarında gezindiği noktada. Film berbat diyemem, iyi hiç diyemem. Yalnız, yanlı filmler her zaman kötü gelmiştir. Argo'da kötüydü, epey kötüydü!

Lincoln
Başka bir faşizm hareketi. Lincoln yine kendini öven bir Amerika karşımızda. Öyle olsa bile, Argo kadar nefret etmedim bu filmden. Sevdim, diyemem. Daniel Day-Lewis ve Sally Field, harikalar yaratıyor. İzlenebilirlitesini arttırmış, izlenir kılıyor. Steven Spielberg, eskisi gibi değil. Şöyle ki, 90'larda ve 80'lerde bu film baş tacı edilirdi. Ama 2013'teyiz!

Les Miserables
2012'nin en berbat işlerinden. Victor Hugo'nun ölümsüz eseri, Sefiller'den çevrilmiş. Herkesin okurken hayran olduğu, acıdığı adam; Jean Valjan, şarkı söylüyor. Hem de film boyunca. Rezalet ki, ne rezalet. Müzikallerden hep nefret etmişimdir, -istisnalar yok değil- Les Miserables'dan o kadar nefret ettim!

The Ghost and Mrs. Muir
Klasiklerden izlemeyeli epey zaman olmuştu. Zamanı gelmişti. Bunun için, gizem ve romantiklerden birini seçtim. İyi ki izledim bunu, dedim biterken. Çokça duygulandırıyor, yıllar sular seller gibi akıp gidiyor. bir bakmışız yaşlıyız. Ben sık sık maziye daldım, eminim sizde bu duyguları yaşayacaksınız. Bana öğrettiği şey; Aşık olun, hemde durmadan. aşk dünyanın en güzel şeylerinden biri diyor, acısı bile güzel!

The Possession
Yıllar geçiyor ama, önümüze konulan temalar aynı. Tekrar bir şeytan çıkarma ayinine tanıklık ettiren bir izlemelikle karşı karşıyayız. Her şeye rağmen, kötü olduğunu düşünmüyorum. Hatta, korku film kısırlığında izlemek için, eli ayağı doğru izlenecek bir şeyler bulamayanlara ilaç niteliğinde!

Yorum Gönder

 

© Kitaplık Manzaraları Yazarın izni olmadan alıntı yapılamaz. Tüm hakları Kitaplık Manzaları'na aittir.
by Sezer Akın WooThemes