Murakami Edebiyatı



Haruki Murakami ~ 1Q84

Haruki Murakami  için  söylemediğim güzel söz, övmediğim tarafı kalmadı sanırsam. Halada, kendisinden çok bahsetmediğim konusunda kendime kızıp duruyorum. 1Q84 ilk yazacağım Murakami kitabı olacak. O kadar övgüye rağmen. İnsan, ciddi anlamda çok beğendiği kitaplara yazma sırası gelince, şeytanı bol oluyor. Bir tıkanıklık, yazamam veya adını koyamadığım bir durumdan dolayı yazamama...gibi sorunla karşılaşıyor. 1Q84'ü  de, uzun zaman önce okumama rağmen - iki  aydan  fazla  oldu - bir  türlü  o  yazma  anı  beni  bulmadı.  'Okuyucuların peki kitap nasıl, ondan haber ver?' dediklerini duyar gibiyim. Durun bakalım orada, kitaptan önce, kitap hakkında biraz bilgi bekliyor bizi!


Haruki Murakami'nin kitabı yazmaya başlamasının öyküsü bi' hayli ilginç... Bir gün sokakta feci bir yağmur yağarken, yağmurda koşan genç, güzel bir bayanı görür kendisi. İşte o anda, 1Q84'ü yazma isteği içine doğar. Kitabın ismine gelince, bilindiği üzere, George Orwell'ın  "1984"  adlı klasikleşmiş bilim-kurgu romanı referans alarak yazmış. Japoncada Q harfi ve 9 sayısı eş sesliymiş. “1Q84”ün Q’sunu 9 ile değiştirirseniz karşınıza “1984” adı çıkıyor. Q nerede geliyor acaba diyenleriniz varsa şöyle ki; kitapta geçen Q harfi, İngilizce'de 'Sorular' anlamına gelen "Questions" kelimesinin karşılığı. 1Q84'ü okuyunca, isminin ne denli mükemmel konulduğunu anlayacaksınız; bu dünyada, cevap aranmayı bekleyen bir sürü soru var!

1Q84, kitapçılara dağıtılacağı  gece, kitapçılar ilk defa Harry Potter ve Serisi dışında geceleyin kitap dükkanlarını  açık  bırakmışlardı. Gece 00.00'den sonra dağıtılmaya başlanacağı söylenen  kitabı  almak  için millet kitapçılarda kuyruk oluşturmuştu. İşin  tuhaf  yanı ise, Facebook'ta; 1Q84'ün ilk bölümünü okumaya karşılık, bir beğeni kampanyası düzenlemişti. Tahmin ettiğiniz gibi tonlarca beğeni yağmıştı sayfaya! Böylelikle,  e-kitap  okumaya teşvik  daha  da arttı.  Zira, etraf    Ipad'lerden, tabletlerden  geçilmiyor!


Kitaba gelelim efenim..! 1Q84'ün çok kalın olduğu bir gerçek. "1256" sayfadan bahsediyoruz. İlginç olan şu ki; Haruki Murakami olunca, kitap gözümde sadece 100 sayfalık bir kısa öyküye dönüşüyor. Bunu okurken de sürekli düşündüm. Lütfen dahada uzasın kitap...bitmesin. Her Murakami kitabında başıma geliyor. En kötüsü ne biliyor musunuz, sonunda gerçekten kitapların bitiyor olması. O yüzden, kitabının kalınlığı bana vız geldi, tırs gitti. Başlar başlamaz, hemencecik üçüncü bölüme geçiverdim. Murakami'yi okuyunca sayfalara bakamıyorum genelde. Kitaplar o kadar sürükleyici oluyor ki, sayfa sayısına bakmak vakit kaybı oluyor, doğrusu bakmayı unutuyor okuyucu!

Üçüncü bölümde, kitap aralığını ipini içine çekip ,biraz düşünme ihtiyacı hissettim. Şöyle bir düşündürüyor. Neler olacak, ne oldu? gibi sorular kafanızı kurcalıyor. Aslında ara vermemin sebebi, birazda acaba; İmkansızın Şarkısı'ndan sonra, yine romantik bir dram ile mi karşımızda, diye aklımdan geçirdim. Bu arada, yaptığım tek hata, kitabı birine anlatma ihtiyacı duymam oldu. Bundan, daha da büyük hatam ise, anlatma ihtiyacı duyduğum kişi için annemi seçmem oldu. Anlattım tamam da, her bölüm başı 'Annem: Eee, neler oldu söyle bakalım. Aomame ne yaptı? Tengo'ya ne oldu?' gibi cıvık sorulardan bıkmama kadar götürdü işi sevgili Annecim!


Kitabın asıl konusu şöyle; 10 yaşında yolları kesişen iki karakterin, birbirlerini sürekli düşünüp, yollarının tekrar bir kesişeceğini umarak geçirdikleri süreci anlatıyor. Bu umma süreci de, epey bir uzun. Elbette, Murakami'yi tanıyanlarınız, kitabın konusunun bu kadar basit olmayacağını biliyorsunuzdur. 1Q84, konusu her baba yiğidin yazamayacağı türden. Bende, üstün körü olarak yazdım bir şeyler. Maksat okuyacaklar bilgilensin! Daha önce okuduğum Murakamilerde, hiç baş karakterin bir bayan olduğunu görmemiştim. Sanırım, Aomame bir ilk. Aomame karakterinin üstünde de büyük bir ustalıkla kalktığını söylemeliyim. Aomame, kendi özel geliştirdiği bir yöntemle, erkekleri öbür dünyaya yollayan bir kadın karakter. Tengo; dershanede matematik öğretmenliği yapan bir erkek karakterimiz. Hikayenin tema kaynağı bu  ikili  üstüne  kurulu.  Kitap boyunca sürekli merak ettiğiniz bir şeyler çıkıyor. Bu soruların cevabını uzun bir süre alamıyorsunuz. Taa, sayfaları çevir çevir yap, bir anda soruların cevapları karşınızda oluyor. Murakami okuyanlar bilir; kitap bittiğinde, bir sürü sorunun cevabını alamazsınız. Kitaplarını da güzel yapan asıl şey bu!


Her kitabında olduğu gibi, bunda da Murakamian edebiyatı var. Ben genelde Murakami okumak için, sersem olmadığım bir dönemi seçerim. Bunu yapmamdaki amaç, zaten sersem olan siz, kitaplarından sonra iyice sersemliğe bağlıyorsunuz. Onu okuyunca zaten, onun dünyasından çıkmak oldukça güç. Adamın kitaplarını okudun bitti, tozlu raflara bırak, git' demekle bitmiyor. 1Q84'ün beni, en az bir ay boyunca içine hapsettiğini söylemem gerek. Diğer kitaplarında da aynı süreci aşama aşamasına yaşadım. Bu olay sadece 1Q84'e özgü değil.

Kitapta ayrıca geçen "Town of Cats" (Kediler Şehri)  kitap bir yana, bu insanın içine hançer sokan derece etkili hikaye bir yana. The New Yorker'da kısa kısa öyküleri yayımlanır ara sıra. Çok etkileyici bir hikaye. Eğer vakit bulursam, bu kısa öyküyü bloga şahsen yazmayı düşünüyorum. Herkesin çok beğeneceğine inanıyorum. Town of Cats,  en güzel sürprizlerinden biri, aklınızda bulunsun!


Murakami, kitabı bitirmek için beş yılını vermiş. Kitap çoğu ülkelerde, en azından bildiğim Japonya'da 3 ve 4 kitap olarak satışa sunuldu. Eğer  bu kadar zorlu bir süreç yaşatacağını ve bu kadar uzun süreceğini bilseydim, kesinlikle yazmazdım demiş!" Her ne kadar haklı olarak görsem de, çıkan sonuçtan hepimiz memnunuz, diye tahmin ediyorum.

Bitirdikten evvela, bir aylık ruh gibi gezme sürecim başlamış oldu. Bu süreçte İstanbul'da bulunuyordum. İstanbul dönüş yolunda, geceleyin camdan İstanbul manzarasını izlerken, biraz aya bakayım dedim. Tıpkı 1Q84'de olduğu gibi, camdan baktığımda iki ay gördüm. Şaka mı diye içimden geçirirken, avuçlarım ile gözlerimi ovuşturdum. Tekrar baktığımda iki ay yerinde duruyor. Jetonun düşmesi fazla uzun sürmedi. Otobüsün camı, yansıma yaparken tek ay, yansıma yüzünden iki aya dönüşmüş. Bu olay Murakami  edebiyatından ne kadar etkilendiğimin bir kanıtı sanırsam. Bir an, kendimi paralel evrende hissettim o olaydan ötürü. Şimdi düşünüyordum da, keşke bir paralel evrenimiz olsa 1Q84 gibi...keşke, ama nerede...


Tengo ve Amomame'nin aşkı o kadar sürükleyici ki, şimdiye kadar okuduğunuz tüm  aşk hikayelerini bir kenara bırakmakta fayda var. Kitap denildiği gibi, uzun zamandan sonraki, en büyük edebiyat olayı. Bu türden bir aşka kim sahip olmak istemez ki! Şimdi ki aşkları düşünürsek -hepsi vıcık vıcık ve aşk bir vişne, ye ye kişne' türünden saçma laflara layık!- denizin altına düşüp yosun tutmuş, açılmayı beklenen sandıkta duran aşkın hikayesi. Aşırı erotik betimlemeler içerdiği konusuna katılmıyorum. Murakami'nin cinselliğe olan düşkünlüğü - en azından kitaplarında - her zaman için bilinir. Öyle bir yazar ki kendisi, cinsellik gibi rahatsız edici konuları bile yazarken, insana sanki dünyanın en şairane betimlemesini okuyormuşcasına, mükemmel bir aşk şiiri dinliyormuş hissi verebilen biri. Bu tür saçma ve tezat ithamlara pek aldırmamak gerek!Her kitapta olduğu gibi, bu kitapta harika bir soundtrack albüme sahip. Murakami'nin batıcılığa olan hayranlığına, bir de ben hayran oluyorum. Kitaplarının genelinde, karakterler Suşi yiyeceği yerine, ya bir Amerikan tarzı restaurantlara giren ve Amerikan usulü yiyecekler isteyen karakterle karşılaşmak pek mümkün! Ayrıca, Janacek'in adını sık sık duyacaksınız. Janacek'in – Sinfonietta eserini dinleyerek kitabı okuyabilirsiniz! Çok hoş oluyor. Benden tasdikli!



Son söz olarak, tek kelime ile harika bir kitap! Diğer kitaplarından asla aşağı kalır bir yanı yok. Ha, diğerlerinden iyi mi? Benim gözümde bütün  kitapları aynı derece mükemmellikte. Kalkıp da, şu şundan daha iyi diyemem! Japonca aslından çeviren 
Hüseyin Can Erkin, tek kelime ile büyüleyici, çeviri kokmayan mükemmel bir çevirinin altına imzasını atmış. Bundan sonra tüm kitaplarının Hüseyin Can Erkin tarafından çevrilmesi dileğiyle! Arka kapağından harika bir altı çizilecek cümle ile kritiğe son veriyorum! Herkes okumalı. Haruki Murakami okumayan kimse kalmamalı!

1 Ekim 2012 14:08

1Q84'ün cüssesi göz korkutuyor ama eminim bir başlayınca sayfaların nasıl akıp gittiğini fark etmeyeceğim, paylaşımınız için teşekkürler:)

1 Ekim 2012 17:37

@Eren♦

Kesinlikle. İş Murakami olunca 1256 sayfa değil, 10 bin sayfa bile olsa insan keyifle okuyacağını biliyor! :)

1 Ekim 2012 23:33

Murakami hayranı olduğunuz bildiğimden ve Murakami kitaplarını okumak istediğimden yorumunuzun her satırını okudum.

Çok güzel yorumlamışsınız bu saatte kitapçı bulup 1Q84 alma isteği uyandırdı.

Kediler Şehri'ni merakla beklediğimi de belirtmek isterim.

2 Ekim 2012 00:20

@BeyazKitaplık♦

Yorumunuz beni ne kadar mutlu etti,bilemezsiniz! :) Uzun bir yazdı oldu, yazıyı beğenmenize çok sevindim. Bulursanız 1Q84'ü hemen kapın. Hangi Murakami kitabını bulursanız alın, hepsi eşit derece mükemmel tat veriyor, bundan emin ol! :)

"Kediler Şehri" hikayesini de, uygun bir vakit bulursam mutlaka yazacağım! :)

4 Ekim 2012 01:46

Sırada Sahilde Kafka var. O biter bitmez başlamak istediğim kitap bu oldu. Kitabın kalınlığı göz korkutuyordu ama bu yazıyı okuyunca okumaya karar verdim :)

4 Ekim 2012 19:10

@Erdi Karadeniz♦

Murakami mükemmel bir yazar. Zaten bir'kitabına başladın mı, diğerlerini okumak için can atarsın. Bence de başla, mümkünse tümünü oku. Ama üst üste değil, 1 ay aralıklı oku. İnsan kendine gelemiyor sonra :D

Özgür
14 Ekim 2012 00:41

1Q84'e şuana kadar yapılan yorumlarda açık ara en çok sevdiğim bu yazı oldu tebrikler (:

26 Ekim 2012 13:00

@Özgür♦

Çok teşekkürler güzel düşünceler için :)

Yorum Gönder

 

© Kitaplık Manzaraları Yazarın izni olmadan alıntı yapılamaz. Tüm hakları Kitaplık Manzaları'na aittir.
by Sezer Akın WooThemes