Kürt Edebiyatından bi' şeyler okumayı uzun zamandır istiyordum, senenin sonlarına doğruymuş kısmet. Neyse ki, yıl bitmeden okudum. Beklentili okuyunca, beklenenin biraz altı olursa, hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor ne yazık ki! Mem ile Zin'in hikayesi de tanımladığım şekilde. Sayfaları art arda çevirince, önceden dinlemiş olduğum bir masal, bir destanı okuduğumdan emindim. Öyle tanıdıktı ki, düşündüklerimi düşünmemek imkansıza yakın!
Tarih ne çok, iyi-kötü insan savaşına tanık olmuş, bunu bir kez daha anlıyor. Sadık Yalsızuçanlar, belki de dedelerinden veya artık nereden duyduysa kitaba aktarmış. Mem ile Zin; Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin vs. bilinen aşıklar gibi kulvarında önemli bir yere sahip bu aşıklar. Bu tür kulaktan dolma hikayeleri duymadıysanız okuyun, zaten hemencecik bitiyor!
Sadık Yalsızuçanlar |
Yeryüzüne sığmayan gönlüyle dört duvar arasına hapsedilen mem derin bir mutsuzluk kuyusuna düşmüştü. Orada günlerce haftalarca aylarca umutsuz bir halde kalınca anladı İbrahim(as) gibi batınca kaybolan sevgiliye gönül vermemek gerektiğini acısı o denli büyüdü o denli büyüdü ki artık küçücük bir keder hissetmemeye başladı Samed'in aynası olan Kalb'i gittikçe saflaştı arındı.
Ve nihayet Gerçek Sevgili'ye çevirdi yüzünü sadece Allah'ı zikirle meşgul olmaya başladı gönüller ülkesinde anka gibi uçuyordu Can pervanesi gerçek ışığı bulmuş ve sadece ona yönelmişti.
Yorum Gönder